17 Mayıs 2014 Cumartesi

MİNİMAL ART

                                MİNİMAL ART


“Minimal sanat”. İlk kez 1961′de düşünür Richard Wollheim tarafından “içeriği en aza indirgenmiş sanat” için kullanılmış olan minimal art terimi, daha çok üç boyutlu yapıtlar, heykeller için kullanılmıştır. Ancak, 1960′lardan başlayarak Ameika’da yaygınlaşan sanat anlayışının kapsamındaki resmi de tanımlamaktadır.


Minimal sanat, soyut sanatın vardığı en uç noktadır. Sanat yapıtını biçim ve renge indirgemeyi amaçlar. Genellikle, bir minimal sanat ürünü tek bir geometrik biçimli betiden oluşur. Ünlü sanatçıları arasında B. Newman, T. Smith, E. Kelly ve L. Bell sayılabilir.

                   Donald Judd, ‘Untitled’ 1961-78

POP ART

                                         POP ART

Pop art, sıradan nesnelerin —örneğin çizgi romanların, çorba kutularının, yol işaretlerinin ve hamburgerlerin— konu olarak kullanıldığı ve sıklıkla eserin içerisine fiziksel olarak dahil edildiği bir sanat akımı. Pop art 1950'lerin sonunda ve 1960'larda İngiltere ve Amerika'da ortaya çıkmıştır.Kullandıkları görsel unsurları televizyonlardan, çizgi romanlardan, sinema dergilerinden ve her türlü reklamlardan alıyorlardı.Bu görsel unsurlar kesin ve objektif bir şekilde, herhangi bir övgü veya yergi söz konusu olmaksızın büyük bir doğrudanlıkla ve ödünç alındıkları medyanın kullandığı ticarî teknikler kullanılarak gösteriliyorlardı.Hem geçmişteki "yüksek sanat"ın yüceliğini ve hem de diğer çağdaş avangart sanatların özentilerini reddediyordu.Ticarete en çok etkisi olan akımdır.Üreticilerde Pop Art'ı ürün tasarımında , pazarlamada , ve reklamcılıkta kullanmışlardır.Gündelik yaşamı sanata taşımışlardır.Modernizmin kısıtlayıcılarından kurtularak dönemim şenlikli havasını benimsemişlerdir.


Robert Indiana , Büyük Amerikan Aşkı , 1927

Pop art akımının temsilcileri arasında şu isimler sayılabilir:
Amerikalı sanatçılar: Roy Lichtenstein, Andy Warhol, Claes Oldenburg, Tom Wesselman, James Rosenquist ve Robert Indiana;
İngiliz sanatçılar: David Hockney, Eduardo Paolozzi, Richard Hamilton, Tom Phillips, Allen Jones ve Peter Blake...


13 Mayıs 2014 Salı

SÜRREALİZM

Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

1924'te
Fransa'da ortaya çıkmıştır.
Sürrealistler, Freud'un psikanaliz yönteminden yola çıkmışlardır.
Sanatçı bilinç altındakileri dışa vurarak eserini oluşturur.
Akıl ve mantık değersizdir. İnsanı yönlendiren iç güdülerdir, bilinç altıdır.
Bu akıma göre edebî eserde bir kişinin sevaplarının yanında günahlarının, ahlâka uygun davranışlarının yanında uygun olmayanların da bulunması gerekir.
Bu akımın kurucuları, sanat hayatlarının ilk yıllarında dadaizmin etkisinde kalmışlardır.
   




Aklın, geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak, bilinçaltı gerçeklerini yansıtan yani bilinen gerçekle bağını kesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımıdır. Gerek söz, gerek yazı, gerek başka bir şekil ile düşüncenin hakiki faaliyetini ifade eden saf ruhî bir otomatizmdir. Akıl ve mantığın kontrolünden bütün bed ve ahlaki endişeden kurtulmuş olan düşüncenin tespitidir.
"Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak içim başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır".

Türkçe'de "Gerçeküstücülük" olarak karşılanan sürrealizm (surrealisme), Fransızca "surreef (gerçeküstü, gerçek dışı) kelimesinden türetilmiştir. Çok büyük ölçüde Dr. Sigmund Freud'un (1856-1939) tez ve düşünceleri üzerine kurulan sürrealizm, XX. yüzyıl içindeki en yaygın ve en uzun ömürlü sanat akımlarından birisidir. Sürrealizm, dadaizm ve diğer bazı XX. yüzyıl akımlardan birtakım unsurlar almakla beraber, müstakil bir sanat hareketidir. Akım, Birinci Dünya Savaşı yıllarında psikiyatri bölümlerinde çalışmış ve Freud'un düşünceleriyle yakından İlgilenmiş olan Dr. Amire Breton tarafından sistemleştirilmiş; ilk bildirisi (Le Premier Manifeste du Surrealisme) yine onun tarafından 1924'te, bunu tamamlayıcı ikinci bildirisi (Le Second Manifeste du Surrealisme) ise 1930'da ilân edilmiştir. Güzel sanatların çeşitli kolları yanında 1919'dan itibaren edebiyatta; bilhassa şiirde etkili olan sürrealizm, en parlak dönemini 1924-1928 yılları arasında yaşamıştır. Sürrealizmin kurucusu ve lideri Breton, diğer sürrealistlerin bir kısmı gibi, eski bir dadaisttir.




11 Mayıs 2014 Pazar

DADA

                                                   DADA
Jean   Arp,   Richard   Hülsenbeck,   Tristan  Tzara,  Marcel  Janco  ve   Emmy  Hennings'in  aralarında  bulunduğu  bir  grup  genç  sanatçı  ve  savaş  karşıtı  1916  yılında  Zürih'te    Hugo   Ball'in  açtığı     cafe'de  toplandı.Fransızcaca'da oyuncak  tahta  at  anlamına  gelen  Dada  akımın  ismi   olarak  seçildi.Bildiriside  burada  açıklandı  1923'de   tüm    Avrupaya  yayılan  o  dönemin  tüm  gelenekçi  anlatım  biçimlerine karşı  çıkan  ve  temelde  yıkıcı  olan  bir   sanat,  düşünce ve  edebiyat  akımıdır.
Jean Arp

  1.Dünya savaşıyla birlikte yüzyılın çelişkilerinin patlak verdiği bir sırada , ideolojik ve estetik baskılara bir tepki, geleneksel sanatı bütünüyle yadsıyan bir başkaldırı olarak ortaya çıktı.Kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı.Bu akımın sanatçıları alışılagelmiş resim tekniklerini bırakarak gündelik kullanılan kağıt,ağaç gibi eşyaları birbirleri ile birleştirerek ilginç eserler ortaya koymuşlardır.

  Bu hareket içinde gelenekçi sanat da olabildiğine inkar edilip alaya alınmıştır. Duchamp'ın bıyıklı ve isterik bakışlı Mona Lisa tablosu, bu düşüncenin haşin bir örneği olarak ün kazanmıştır.


Dadaizm'im öncülerinden  Macar şair Tristan Tzara 1917'de DADA dergisini çıkarmaya başladı. Bu dergide dadaizmin öncüleri ses şiiri , anlamdışılık şiir ve şans şiiri adını verdikleri yeni şiir biçimlerini denemeye başladılar. Sonra Fransa'nın önde gelen şairleri de dergide çalışmaya başladı.
       Dadaist sanatçılar sanat konusunda fazlasıyla eleştireldi.Yüksek ve güzel olduğu düşünülen sanatı üreten ve ona tapan toplumla    1.Dünya Savaşı'na sebep olan toplum ne de olsa aynı toplumdu. Dadaistlere göre sanat dolaylı yoldan da olsa suçluydu. Daha da kötüsü eğer Alman erkekleri Fransızları ve Rusları süngüleriyle şişlemeye sırt çantalarında Goethe'nin kitabıyla gidiyorlarsa bunu sanat insanlığı aptal yerine koyduğu ,insanların dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak görmelerine sabap olduğu için yapıyorlardı. İşte Dadaistleri en çok kızdıran ve radikal ifade yollarına iten de buydu.  Dada yerleşik sosyal estetiğe acımasızca bu yüzden saldırmıştır. Güzelliğin, simetrinin ve anlamın bozguna uğratılması  ve geleneksel malzemelerin reddedilmesi Dada'nın başlıca özellikleriydi. 
Dada'nın hemen hemen herşeyi inkar etmesi ,yeni ve güçlü iletişim yöntemlri yaratmış; bunlar şiirde yeni biçimlerin kullanılması , görsel iletişimde ise kolaj ve fotomontaj gibi teknikler olmuştur.Bu tekniklerde resimli dergilerden ,eski mektuplardan , basın ilanı ve etiketlerden kesilen fotoğraflar yeni bir düzenlemeyle yapıştırılmış ve birbiriyle ilgisi olmayan  bu resim ve işaret parçalarından , yeni anlamlar yaratan  bağlantıların kurulduğu , genellikle kışkırtıcı nitelikte düzenlemeler oluşturulmuştur.
 Hans Arp ''Sosyal estetikten zamanla daha fazla uzaklaştım'' adlı yazısında Dada hareketini özetlemiştir. Dada insanın akla uygun davranışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır.Dada insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. İşte  bu yüzden biz Dada'nın büyük davulunu bütün gücümüzle çalıyoruz ve mantıksızlığın övgülerini tüm nefesimizle üflüyoruz. Dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir. Dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. Dada erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. Dada saçma olan için vardır ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve sanatın karşısındadır.



1922'de üyeler arasındaki sürtüşmelerin artması, yıkıcı etkinliklerin bir sınıra dayanması ve çok sayıda  Dadaist'in Sürrealizm'e yönelmesi sonucu,varlığını sürdürecek bir zemin kalmadığı için son bulmuştur.

SANATÇILARI:
JEAN (HANS) ARP
MARCEL DUCHAMP
MARCEL JANCO
RİCHARD HULSEN BECK
MAN RAY
KURT SCHWİTTERS
MAX ERNST


Jean Arp
           JEAN ARP
Fransız heykelcisi, ressamı ve şairidir (Strasbourg 1887-Basel 1966).
Sanat eğitiminin Strasbourg, Weimar ve Paris’te tamamladı. 1912′de “Blaue Reiter” grubunun sergisine katıldı. 1916′da Zürich’teki “Dada” grubunun kurucuları arasında yer aldı. 1922′de Paris’e gitti ve sürrealist üslubu benimsedi. 1930′dan sonra doğal biçimleri yansıtan resimler yaptı. Boyalı tahta kabartma resimlerin ve kolajların yerini giderek üç boyutlu heykeller aldı. 1936′da Paris “Sürrealist Objeler Sergisi”ne katıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında İsviçre’ye yerleşti.
Alsace-Lorenli olan sanatçı aynı zamanda şairdir. Önceleri dadaist, sonraları sürrealist üslupta Almanca ve Fransızcayı aynı etkinlikle kullanarak şiirler yazdı. Almanca şiirlerinden; Die Wolkenpumpe (Bulut Pompası) 1920, Die Engelschrit (Melek Yazısı) 1952, Logbuch des Traumkapitans (Hayal Kaptanın Seyir Defteri) 1965; Fransızca şiirleri, Le voilier dans la foret (Ormandaki Yelkenli) 1957; Vers le blanc infini (Sonsuz Beyaza Doğru) 1961 vb.
Sanatçının resim ve heykellerinin başlıcaları: Tristan Tzara’nın Portresi, 1916 (boyalı tahta kabartma, özel koleksiyon); Squares Arranged According to the Laws of Chance (Talih Yasalarına göre Düzenlenmiş Kareler, kolaj) 1916, New York Museum of Modern Art; Amphore (Çift Kulplu Testi, boyalı tahta kabartma) 1931, Düsseldorf, Kuntsammlung, Nordrhe-in-Westfalen; Sculpture of Silence (Sessizliğin Heykeli) 1935, Edgar Kaufmann J. Koleksiyonu; Growth (Gelişme) 1938, Philadelphia, Museum of Art.